Gönderen Konu: AİLE TANIMI,AİLE HUKUKU,BOŞANMA  (Okunma sayısı 7739 defa)

Çevrimdışı Av. Aysun Delikanlı

  • Administrator
  • Kıdemli Üye
  • *****
  • İleti: 124
  • Karma: +3/-0
    • Profili Görüntüle
    • Hukukevi
  • Hukuk ile ilginiz nedir ?: Hukuk Fakültesi Mezunuyum
AİLE TANIMI,AİLE HUKUKU,BOŞANMA
« : Nisan 03, 2008, 07:38:50 ÖS »
Aile, toplumun en küçük birimi olarak kabul edilir. Aile denince genellikle aynı evde oturan anne ve baba ile, varsa onların evlenmemiş çocukları anlaşılır. Bu tip aileye \\\"çekirdek aile\\\" denir.

Çekirdek ailedeki çocukların evlenmesiyle de yeni bir çekirdek aile ortaya çıkar. Ama aile sözcüğünün bundan daha geniş anlamı da vardır. Daha çok sayıda akrabadan oluşan birimi, hatta bir soyu ya da sülaleyi tanımlamak için de aile sözcüğü kullanılır.

\\\"Aile\\\" sözcüğü günlük dilde çok değişik grupları tanımlamak için de kullanılır. Örneğin \\\"Hasan iyi bir aileydi\\\" dendiğinde, Hasan\\\'ın sorumlu bir baba ve koca olduğu anlaşılır. Oysa birisi \\\"Benim ailem Adana\\\'dan gelmiş\\\" dediği zaman, annesiyle babasının, hatta belki de dedelerinin Adana\\\'da yaşamış olduğunu belirtir. Bir başkası \\\"Bu bir aile toplantısıdır\\\" dediğinde, o toplantıda yalnızca akrabaların bulunacağı anlaşılır. Bunlar amcalar, dayılar, teyzeler, halalar, yeğenler ve evlilik bağıyla aileye katılmış kişilerdir. Bütün bunlar bize, \\\"aile\\\" kavramının her zaman evliliğe ya da ortak atalara dayalı ilişkileri kapsadığını göstermektedir.

Çekirdek aile
Çağdaş toplumlarda, yeni evlenen çiftler genellikle baba evinden ayrılarak yeni bir evde yaşamaya başlarlar. Oysa bundan yüz, iki yüz yıl önce yeni evliler, damadın ya da gelinin ailesin yanında otururlardı. Anne, baba, kızlar, damatlar, oğullar, gelinler ve torunların aynı çatı altında yaşadığı böyle ailelere geniş aile deniyordu. Bu gelenek, tarıma dayalı geleneksel yapısını koruyan birçok toplumda bugün de sürmektedir.

Sanayileşmiş çağdaş toplumlarda, özellikle kentlerde geniş aileler yerini giderek küçük ailelere bırakmıştır. Anne, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan bu küçük ailelere çekirdek aile denir. Çekirdek aile, yalnız birey sayısıyla değil yapısıyla da geniş aileden çok farklıdır. Çekirdek aile, kentlerdeki yaşam ve üretim koşullarına bağlı olarak doğmuştur. Kırsal kesimde aile, çoğu kez bütün bireylerin birlikte çalışıp birlikte ürettikleri ekonomik bir birimdir. Ama aile kentlerde bu özelliğini yitirir. Aile bireyleri, üretimin aile dışında yapılmasından dolayı, ev dışında çalışarak bağımsız hale gelirler. Bu durum, geniş ailedeki katı alt-üst ilişkilerini ortadan kaldırır ve ailede daha eşitlikçi ilişkilerin oluşmasını sağlar. Çocukların bilgi ve beceri edinmelerini, toplumla bütünleşmelerini sağlama işlevini üstlenen aile, bireyin geleceğinin güvencesi olmaktan da çıkar.

Aile ve evlilik
Birçok toplumda ailenin temelini evlilik oluşturur. Hemen bütün ülkelerde ailenin kurulması ve aile birliğinin bozulması yasalarla düzenlenmiştir. Bugün birçok ülkede evlilikler tekeşlidir. Bu, evlilik bağının yalnızca bir erkek ile bir kadın arasında kurulabileceği anlamına gelir (bak. Evlilik). Bu tür evliliklere monogami denir. Oysa bazı ülkelerde bir erkek birden çok kadınla, bir kadın birden çok erkekle evlenebilir. Çokeşli bu tür evliliklere poligami denir. Bir erkeğin birden çok kadınla evliliğine poligami adı verilir. Bu tür evlilikte aynı evin içinde her kadının kendi çocuklarıyla birlikte oturduğu ayrı birimler oluşur. Bu geleneğe bazı Asya ve Afrika ülkelerinde, özellikle zenginler arasında yaygın olarak rastlanır. Buna karşılık bazı toplumlarda, örneğin Hindistan\\\'daki Toda\\\'lar ve Nayar\\\'lar arasında kadınların birden çok erkekle evlenmesi olağandır. Buna da poliandri denir.

Eski Türk toplumlarında aile büyük önem taşırdı. Tekeşli evlilik temeline dayanan ailelerde kadın ile erkek arasında eşitlik vardı. Türklerin İslam dinini benimsemesinden sonra, ailenin yapısı bu dinin etkisiyle değişti. Bu ailede erkek, mutlak egemenlik ve dört kadınla evlenebilme hakkı kazandı. Bu gelenek Cumhuriyet dönemine kadar sürdü. 1926\\\'da kabul edilen Türk Medeni Kanunu, çokeşliliğe son verip tekeşli evliliğe dayanan aile yapısını yasalaştırdı. Türkiye\\\'nin kırsal kesimlerinde geleneksel geniş aile tipi yaygındır. Bununla birlikte, özellikle içgöçler ve kentleşme nedeniyle geniş aileler parçalanarak yerlerini çekirdek ailelere bırakmaktadır.

Aile ve Boşanma
Çağdaş toplumun getirdiği sorunlar çoğu kez aile yaşamında gerilimlere yol açar. Bu gerilimler ana babaları boşanmaya kadar götürebilir. Gelişmiş ülkelerde boşanma oranının giderek artması, çağdaş ailenin başarılı olmadığı görüşünü yaygınlaştırmaktadır. Dünyanın birçok yerinde, ana babalarının ayrılmasından etkilenen çocukların sayısı sürekli artmaktadır. Boşanma sonucunda çocukların bakımı anneye ya da babaya kalmaktadır. Bunun sonucunda son yıllarda anne-çocuk ya da baba-çocuktan oluşan yeni bir aile tipi ortaya çıkmıştır. Bu beraberlik, boşanma anından başlayıp çocuğa bakan annenin ya da babanın yeniden evlenmesine kadar süren bir ilişkidir. Boşanmanın insanları evlenmekten caydırmadığı da bir gerçektir. Boşananların çoğu, genellikle kendileri gibi boşanmış kişilerle yeniden evlenmektedirler. Ne var ki kadının ve erkeğin ilk evliliklerinden olan çocuklarına, ikinci evlilikten \\\"yeni\\\" çocukların katılmasıyla aile içi ilişkiler daha sorunlu hale gelmektedir.

BOŞANMA

Hukukumuzda boşanma sebepleri, özel ve genel olarak iki gruba ayrılmaktadır.

A -Özel boşanma sebepleri;

1-Zina (Türk Medeni Kanunu (TMK) 161),

2-Hayata kast,pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış.(TMK 162),

3-Suç İşleme ve haysiyetsiz hayat sürme. (TMK 163),

4-Terk . (TMK 164) ve Akıl hastalığı. (TMK 165) olarak sayılabilir.

B -Genel Boşanma Sebepleri

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması(Kusurlu eş, Anlaşmalı boşanma,Fiili ayrılık)

Özel boşanma sebeplerinden zina TMK 161/1 de \\\" Eşlerden biri zina ederse diğer eş boşanma davası açabilir\\\" diye açıklanmıştır . Zina evli bir erkeğin başka bir kadınla, evli bir kadınında başka bir erkekle cinsel ilişki kurması veya buna teşebbüs etmesidir. Zina Türk Ceza Kanununda suç olmaktan çıkarılmıştır fakat özel boşanma sebeplerinden biri olmaya devam etmektedir. Zina ayrıca iradi olarak yapılmalıdır. İrade dışı kurulan (bayıltılma, tehdit,cebir vb) cinsel ilişkiler zina sayılmazlar. Dolayısıyla tecavüz zina sayılmaz. Zina da affeden tarafın dava hakkı düşer. Yargıtay eşlerden birinin karşı cinsten başka biriyle uygunsuz resimler çektirmesini, uygunsuz şekillerde görülmesini tenha yerlerde birlikte görülmelerini zina nedeni olarak görmektedir. Özel boşanma sebeplerinden ikincisi Hayata Kast ve Pek kötü veya onur kırıcı davranıştır. TMK 162 bu özel boşanma sebebini düzenlemiştir. \\\" Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak 6 ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden 5 yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur\\\". Bu maddede sözü geçen hayata kast eşlerden birinin diğerini öldürmek gayesini gütmesidir (öldürmeye teşebbüs, intihara teşvik vb). Pek kötü davranışlar ise eşini dövmek,işkence yapmak, eve veya odaya kilitlemek, anormal cinsel ilişkiye zorlamak gibi eylemlerle eşinin ruh ve beden sağlığını bozmaktır. Onur kırıcı davranışlar ise eşin onuruna, ailesine, kişiliğine hakaretlerde bulunmak, çevrede eşi hakkında ağır hakaretlerle dedikodu yapmak, söylentiler yaymaktır. Hakaretlerin ve isnatların ağırlığını hakim takdir edecektir. Bir diğer özel boşanma sebebi ise Küçük düşürücü suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürmedir. TMK 163\\\'de düzenlenmiştir. Küçük düşürücü suçla anlatılmak istenen toplum ahlakının kabul edemeyeceği suçlardır. Bunlara örnek olarak, ırza geçme, uyuşturucu madde imali veya satıcılığı, hırsızlık, sahtecilik, rüşvet, kaçakçılık, zimmet vb gibi suçlar verilebilirler. Haysiyetsiz bir hayat sürmek ise toplumun ahlak anlayışına, genel adaba aykırı bir şekilde yaşamaktır. Bu tür bir hayatın evlilik sırasında olması ve devamlılık göstermesi gerekir. Haysiyetsiz yaşama tarzına örnek olarak, fuhuş yapmak, homoseksüellik, devamlı içki içmek vb verilebilir. Hakim bu sebeplerin diğer eş için ortak hayatı çekilmez hale getirip getirmediğini araştırmalıdır. Terk de bir özel bir boşanma sebebidir. Bu davanın açılabilme şartları ise Eşlerden birinin terk etme suretiyle ortak hayata son vermesidir. Haklı neden olmadan ortak eve dönmemesi, Ortak eve dönmeyen eş, bu terki bilerek ve isteyerek yani iradi olarak yapması, ayrılığın en az 6 ay devam etmiş olması ve evi terk eden eşe mahkeme kanalı ile ihtarda bulunulmasıdır. Akıl Hastalığı özel boşanma sebeplerinden sonuncusudur. Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açabilmek için eşlerden birinin akıl hastalığına tutulmuş olması ve bu hastalığın tedavisinin mümkün olmaması gerekir. Ayrıca bu hastalık yüzünden ortak hayatın diğer eş içim çekilmez olması gerekir.

Genel boşanma sebepleri ise evlilik birliğinin sarsılması veya müşterek hayatın kurulamamasıdır. Madde 166/1 de \\\" Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.\\\"denilmektedir. Bu tür durumlar genel boşanma nedenidir. Burada sadece evlilik birliğinin temelinden sarsan bir olay yeterli değildir. Ayrıca müşterek hayatın katlanılmaz hale gelmesi gerekmektedir Örnekler vermek gerekirse; eşlerden birinin felç olması, ağır bir hastalığa yakalanması, kısırlık vb durumlar boşanma nedeni değildir fakat neslin devamını etkileyecek, evliliğin yürümesini imkansız hale getirecek derecede tedavisi mümkün olmayan bir hastalık söz konusu ise boşanma sebebi olarak kabul edilecektir. Ayrıca eşlerden birinin aile sırlarını açıklaması, diğer eşi aşağılayıcı beyanlarda bulunması, asılsız dedikodu çıkarması, eşlerden birinin yatağını ıslatması, ağzının kokması, vb hareketler boşanma sebebi olarak kabul edilmişti. Tekrar belirtmekte fayda vardır; eğer yukarıdaki olaylara rağmen ortak hayat çekilmez bir hal almamışsa boşanmaya karar verilmez. Kusurlu eşin dava açabileceği haller de genel boşanma sebeplerindendir. Burada kusurlu hareketleriyle evlilik birliğinin sarsılmasına sebebiyet veren eşin dava açması düzenlenmiştir. Normalde kendi kusuru ile evlilik birliğini temelinden sarsan eş dava açmışsa, diğer eşi davaya itiraz hakkı vardır. Fakat bu itiraz hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evliliğin devamında kimse için korunacak bir yarar kalmamışsa TMK 166/II. Maddesiyle boşanmaya karar verilebilir.

Anlaşmalı boşanma da ise evlilik en az 1 yıl sürmüş ise ve taraflar birlikte başvurmuş veya bir eşin davasını diğer eş kabul ettiyse evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır. Fiili ayrılık nedeniyle boşanma TMK madde 166/ IV de \\\" Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış olan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak 3 yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulmamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.\\\" diye düzenlemiştir.

KAYNAK: http://www.ozcanintas.av.tr/